Bitcoin sadece liberal ve/veya demokratik ideolojiye sahip insanlara hitap eden bir olgu değildir. Bitcoin özgürlüğü, temelinde tahakkümsüzlük olarak da bilinen cumhuriyetçi özgürlük anlayışını içinde barındırmaktadır ki bu anlayış tüm ideolojik argümanları belli ölçüde içinde barındırır.
Bitcoin gerek merkeziyetsiz yapısı gerekse kullanıcıların aktif olarak yer almasından dolayı bir özgürlük vadetmektedir. Kullanıcı olan herkese bir değeri gönderme, alma ve saklamak imkanı vermektedir. Aynı zamanda dağınık blok zinciri teknolojisi ile bu işlemleri merkezi bir otoritenin müdahalesinden korumaktadır. Ancak burada Bitcoin özgürlüğü konuşulduğu zaman ne tip bir özgürlük anlaşından bahsedildiğini sorgulamak gerekir. Sadece dijital olarak bir değerin saklanmasına imkan veren pozitif bir özgürlük mü yoksa merkezi otoritenin müdahalesinden muaf bir negatif özgürlük mü?
Isaiah Berlin, ünlü makalesi Two Conceptions of Liberty‘de negatif ve pozitif özgürlük ayrımını kavramsallaştırmıştır. Negatif özgürlük bir şeyin olmamasını (müdahaleden, engelden ya da baskıdan özgürlük) ifade etmektedir. Bu aynı zamanda “liberal özgürlük” olarak da bilinir. Pozitif özgürlük ise bir şeyleri yapma özgürlüğü anlamına gelmektedir, yani bir kişinin bir aktivite ile bir hedefe ulaşması ya da kendi potansiyelini gerçekleştirmesini ifade eder.
Philip Pettit ve Quentin Skinner ise benzer dönemde birbirinden bağımsız olarak üçüncü bir özgürlük yaklaşımını adeta tarihin derinliklerinden tekrar yeryüzüne çıkarmışlardır. Bu ‘yeni’ özgürlük anlayışı Antik Roma Cumhuriyeti’nde var olmuştur. Pettit bu anlayışa tahakkümden özgürlük adını verirken, Skinner bağımlılıktan özgürlük olarak isimlendirmiştir. Cumhuriyetçi özgürlük olarak da bilinen bu özgürlük anlayışı Bitcoin özgürlük anlayışı ile örtüşmektedir.
Cumhuriyetçi özgürlük anlayışı hem negatif hem de pozitiftir. Negatiftir, çünkü tahakküm ya da bağımlılıktan özgür olmayı içinde barındırır. Aynı zamanda pozitiftir, çünkü aktif vatandaşlık anlayışı ile siyasal olarak aktif olmayı da ifade eder. Bu bakımdan Berlin’in ikili tanımlamasından daha geniş kapsamlı bir anlayış çerçevesi sunmaktadır.
Örnek olarak Türk Kurtuluş Savaşı (aynı zamanda Amerikan Devrimi) bu perspektiften cumhuriyetçi özgürlük anlayışına sahiptir, çünkü özgürlük anlayışı emperyalist dış güçlerin keyfi müdahalesinden özgür olmaya dayanmaktadır. Amerikan Devrimi de benzer şekilde İngiliz Krallığı’nın tahakkümünden kurtulma amacını taşımaktaydı.
Cumhuriyetçi özgürlük bir statü olarak özgürlük demektir. Statü bakımından özgür olmayı efendi ile köle arasındaki ilişkiden anlayabiliriz. Bu tip bir ilişkide efendi müdahale etmese dahi, yani iyi bir efendi olsa dahi, köle özgür değildir. Liberal özgürlük anlayışına göre ise köle eğer efendisi tarafından müdahaleye uğramazsa özgürdür. Yani özgürlüğü kısıtlayan sadece müdahaledir, müdahalenin olabilme ihtimali değildir. Bu yaklaşım ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ atasözü ile de açıklanabilir. Yılan dokunmadığı sürece sorun yoktur, ama asıl sorun yılanın istediği zaman dokunabilme kapasitesinin olup olmamasıdır. Ancak cumhuriyetçi özgürlük anlayışı müdahale ihtimalinin olduğu bir ilişkide özgürlükten söz edilemeyeceğini iddia eder.
Bilindiği gibi Homeros’un hikayesinde Ulysses on yıl süren Truva savaşından sonra evine yani İthake’ye dönmek için yola çıkar. Yolda Sirenlerin şarkısının büyüsüne kapılmamak için tayfasına kendisini gemi direğine bağlamalarını emreder.
Teorik olarak Ulysses tayfası tarafından tahakküm altına alınmıştır çünkü tayfası Ulysses’in kendi iradesi ile karar verme ve hareket etme yetisini ondan almışlardır. Ancak bu müdahale gücü tayfaya tam olarak Ulysses tarafından verilmiştir. Bu durumda Ulysses’in geminin tayfaları tarafından tahakküm altına alındığını söylemek yanlış olur. Benzer bir şekilde vatandaşların ödedikleri vergiler de bir anlamda halkın temsil edildiği yasama organınca halka ödemesi zorunlu kılınan bir müdahale aracıdır, ancak burada da tahakkümden söz edilemez çünkü keyfi bir müdahale yoktur. Cumhuriyetçi özgürlük anlayışına göre müdahale eğer müdahaleye maruz kalanların iyiliği ve refahı için yapılıyorsa bu özgürlüğü kısıtlamaz aksine özgürlüğü artırıcı bir nitelik taşıyabilir.
Odak noktamızı Bitcoin blok zincirine çevirirsek eğer karşımıza çıkan en yaygın politik argüman Bitcoin blok zincirinin merkezi bir otoriteden özgür olması, yani merkezi bir müdahaleye imkan vermemesidir. Bu anlayışa göre Bitcoin özgürlüğü tam anlamıyla yukarıda anlatıldığı gibi negatif özgürlüktür ve liberal özgürlük anlayışı ile tanımlanabilir.
Ancak Bitcoin özgürlüğü sadece merkezi bir otoriteden yoksun olması ile değil aynı zaman yönetişim (governance) protokolü ile de daha geniş kapsamlı bir özgürlük anlayışını içinde barındırmaktadır. Bitcoin ekosistemindeki aktörler aktif bir şekilde özgürlüklerini pratik etmektedirler ve bu aktiflikleri de protokolün güvenliğini sağlayan bir etken taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında bitcoin özgürlüğü cumhuriyetçi özgürlük anlayışına daha yakın durmaktadır çünkü aktif vatandaşlık özgürlüğün güvenliğini sağlayan bir araç olarak işlev görmektedir. Bitcoin protokolüne yapılacak en ufak bir müdahale söz konusu olduğunda önce üzerinde tartışılır, sonra rıza gösterilir ve uygulamaya geçilir. Yani keyfi bir müdahale söz konusu değildir.
Mesela yakın zaman onay verilen Taproot güncellemesi bu yönetişim anlayışına verilecek en iyi örnektir. Birkaç sene süren fikir alışverişinden sonra hızlı mahkeme (Speedy Trial) süreci ile oylamaya sunulan güncelleme için blok üreticilerinden %90 oranında onay almak zorunlu kılınmıştır. 14 Haziran tarihinde üretilen blokların yüzde 99’u bu güncellemeye onay verdiklerini sinyal olarak göndererek, yani bir anlamda oy kullanarak, güncellemenin onaylanmasını sağlamışlardır. Eğer Bitcoin protokolünü bir anayasa olarak kabul edersek, bu anayasada yapılacak değişiklik için yüzde 90 oranında onay beklenmesi aslında protokolün ne kadar güvenli ve demokratik süreçleri de içinde barındırdığını bizlere gösterir.
Sonuç olarak Bitcoin blok zincirinin iki özgürlük anlayışını da içinde barındırdığı için cumhuriyetçi özgürlük, yani tahakkümden özgürlük anlayışı ile daha iyi açıklanabilir olduğunu düşünüyorum. Çünkü merkezi bir otoriteden yoksunluk negatif özgürlük anlayışına dayanırken protokol değişiklikleri sürecindeki aktif rol alma niteliği ise pozitif özgürlük anlayışının varlığına dikkat çeker. Bu açıdan bakıldığında Bitcoin özgürlüğünü tek bir ideolojik kalıba sokmak yanlıştır.
Bu yazının CoinDesk’te yayınlanan orijinal metnine bu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.coindesk.com/markets/2021/07/23/what-is-bitcoin-freedom/
Ethereum kurucularından Vitalik Buterin'in küçük bir meblağ da olsa, bir altcoin'de alım yapması bu token'da…
Geçen seneden bu yana ciddi bir yükseliş ivmesi yakalayan SUI'de ağ durdu. Validatörlerin doğrulamaları yapamamasıyla…
2020'den bu yana düzenli olarak Bitcoin alımlarını sürdüren MicroStrategy şirketinde Michael Saylor'ın şirket üzerindeki oy…
Kripto para dünyasının "yaramaz çocuğu" Justin Sun kendisinden bir şekilde söz ettirmeyi başarıyor. Sun, 2019'da…
MicroStrategy şirketinin her geçen gün daha fazla Bitcoin alması ve Bitcoin fiyatının da yükselmesi, hisselere…
Bitcoin perşembe sabahı sert yükseldi ve 97 bin doların da üzerine çıktı. ABD seçimlerinden bu…
Leave a Comment