Özet

Bizi Google Haberler'de Takip Edin

Finans, blok zincirlerinin ve akıllı sözleşmelerin başta gelen kullanım örneklerine sahip.

Geleneksel finans, büyük kurumları ve yasal düzenleyicileri ile bütün olarak blok zincirlerine geçilecek yeni dönemin hazırlığında.

Pilot uygulamalar ve son olarak Almanya’da Swarm şirketinin Şubat ayında duyurduğu yasal geçerliliğe sahip uygulamalar hızlanarak çoğalacak.

Bu alandaki önemli örnekleri, kurgulanan modelleri, yasal altyapılara dair bilgileri ve benzer uygulamaların Türkiye’de gerçekleşmesi için yapılması gerekenleri bu yazıda görebileceksiniz.

Giriş

Bitcoin ile hayatımıza giren (izinsiz, public) blok zincirlerinin geleneksel sistemleri dönüştürücü en temel özelliği, verinin doğrulanması-kaydedilmesi-transfer edilmesi için banka, resmi kurum vb. aracılara ihtiyaç duymadan, merkeziyetsiz (decentralized) veya dağıtık (distributed) bir yapı içerisinde, sürekli ve güvenilir bir şekilde işleyen bir sanal kayıt ve mutabakat sistemi olmasıydı. 

Bu özelliklerden yola çıktığımızda, geleneksel sistemler için yıkıcı etkisi olan iki özellik karşımıza geliyor: 

  1. Verinin güvenli şekilde doğrulanması-kaydedilmesi-transfer edilmesi sayesinde, veriye ekonomik, hukuki vb. bir değer atfedilebilme imkanının olması.
  2. Aracısız şekilde ve sanal dünyada işleyebilmesi sayesinde, geleneksel sistemlere göre hızlı, az masraflı, coğrafi engellerin olmadığı veya çok azaldığı, 7/24 çalışan sistemlerin kurulabilmesine imkan sağlaması.

Bu iki özelliğin birleşimi en çok hangi alanlarda kendini gösterebilirdi? 

Elbette finans alanında. 

Finans, alt kategorileri yoğun olan bir alan. 

Bitcoin tarafında “para mı, emtia mı, ödeme aracı mı?” gibi tartışmalar halen devam ediyor ve farklı ülkeler buna farklı cevaplar veriyor.

ABD Sermaye Piyasası Kurulu (Securities and Exchange Commission) Başkanı Gary Gensler, son zamanlarda ön sinyallerini verdiği şekilde, Bitcoin’in emtia olduğunu ve Bitcoin dışındaki tüm coin’lerin ve token’ların yatırım sözleşmesi niteliğinde sermaye piyasası aracı olduğunu iddia etti.

Ancak mesele sadece bu tartışmadan ibaret değil. 

Finans alanındaki fikirlerin ve uygulamaların önemli bir kısmı, sermaye piyasası araçlarının tokenize edileceği bir dönüşüm dönemiyle de ilgili.

İşte burada başta hisse senedi, tahvil, gayrimenkul sertifikaları, varlığa dayalı menkul kıymetler gibi çeşitli türdeki menkul kıymetler olmak üzere, tüm sermaye piyasası araçlarının tokenize edileceği yeni düzene dair önemli gelişmeleri görüyoruz. 

2019 yılından günümüze kadar çeşitli modeller pilot uygulamalar ile hayata geçirildi. Büyüklüğüne rağmen finans dünyasına kendisini yeni kabul ettirme çabasında olan Binance’in başarısız olan bir girişimi haricinde, geleneksel finansın (Traditional Finance, “TradFi”) önemli oyuncuları, blok zinciri uygulamalarını başarılı şekilde adım adım finans sistemine entegre ediyorlar.

Merkeziyetsiz finans (Decentralized Finance, “DeFi”) platformunu kuran Berlin merkezli Swarm’ın Şubat ayında başlattığı uygulamaya gelmeden önce, son dört yıl içerisinde bu alandaki ana gelişmelere bakalım.

[toc]

Binance

Binance, 2021 yılında Tesla, Apple ve Coinbase’in hisse senetlerinin değerine bağlı token’lar (Hisse Token, Stock Token) çıkararak bu hisse senetlerini tokenize etti ve bunları Binance kullanıcılarına sundu. 

Mesaj şuydu: “Bu şirketlerin hisseleri için bankalara ve aracı kurumlara gitmeden, daha basit ve daha az masraflı şekilde bizden Hisse Token alabilirsiniz. Hissenin değeri neyse, Hisse Token’ın değeri de birebir aynı olacak.”

Hisse Token’lar sayesinde herkes kendi yatırım tutarına göre, 1 hisse değerinden daha da küçük değerler için bile Tesla, Apple ve Coinbase’in hissesine eş değer Hisse Token’ları 7/24 ve hızlı bir şekilde alıp satabilecekti.

Binance bu işlemlerin gerçekleşmesi için Almanya’da lisanslı bir varlık yönetim şirketi olan CM-Equity AG ve bu şirket adına hareket eden, İsviçre merkezli Digital Assets AG ile çalışıyordu. Digital Assets AG, Binance kullanıcılarının alım emri verdiği hisseye karşılık gelen miktarda hisseyi CM-Equity AG adına satın alıp, sonrasında blok zinciri üzerinde söz konusu hisselere denk gelen Hisse Token’ları oluşturmaktaydı. Hisseler ise CM-Equity AG adına saklanmaktaydı. 

Alman Federal Mali Denetleme Kurumu (“BaFin”), Binance’in sermaye piyasası kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle Binance’i incelemeye aldı. Eş zamanlı olarak, İngiltere Mali Yönetim Kurumu da Binance’in bu hizmetini araştırmaya başladı.

Sermaye piyasaları düzenleyicilerinin tüm dikkatini üzerine çeken Binance, bu gelişmelerden sonra kısa süre içerisinde Hisse Token hizmetini sonlandıracağını duyurdu. 

Binance’in bu kısa süreli serüveni, piyasadaki kripto varlık hizmet sağlayıcılarının özellikle sermaye piyasası düzenlemeleri konusunda hassas olması gerektiğinin ilk önemli örneklerindendi. 

Binance (o dönem zamanlama olarak belki biraz daha erken olsa da) düzenleyici kurumlar ile iletişim içerisinde olarak, bu işlemleri yasal düzenlemeleri bekleyip başlatsaydı, yazının sonunda Swarm yerine muhtelemen Binance’in bu konudaki başarısından ve büyük gelirlerinden bahsederdik.

Société Générale

Société Générale, dijital varlıklar ve tokenizasyon işlemleri tarafında geleneksel finansal sistemin en aktif aktörlerinden. Bu alana odaklanmak üzere, kendi iç girişim programı kapsamında Forge isimli bir iştirak kurdu. Forge, Fransa’da yatırım şirketi ve Dijital Varlık Hizmet Sağlayıcı izinlerine sahip ve başta menkul kıymetler olmak üzere, sermaye piyasası araçlarının tokenize edilerek izinsiz (public) blok zincirlerinde security token* oluşturulması (ihracı) ile bunların yatırımı ve yönetimi konusunda ihraççılara ve yatırımcılara hizmet veriyor.

2019 yılının Nisan ayında Société Générale, Forge üzerinden Ethereum ağında yüz milyon Avro değerinde tahvile (Obligations de Financement de l’habitat, “OFH”) denk gelen ve bir security token olan OFH token ihracını gerçekleştirdi. Bu işlemin mutabakatı geleneksel finansal işlemlerde olduğu gibi Avro cinsinden yapılmıştı. Moody’s ve Fitch tarafından OFH token’lar için Aaa/AAA notları verildi. Bu ihraç, Société Générale ve Forge’un sermaye piyasası faaliyetlerini geliştirmek ve blok zincirinin çözümlerinden faydalanmak konusundaki pilot projesi oldu.

2020 yılı Mayıs ayında ise bu sefer kırk milyon Avro değerinde OFH Token ihracı gerçekleştirildi. Bu sefer ödemeler ve mutabakat Fransa Merkez Bankası tarafından Avro yerine kullanılmak üzere sadece test amaçlı olarak üretilen Merkez Bankası Dijital Para Birimi (Central Bank Digital Currency, “CBDC”) ile yapıldı ve tüm işlem baştan sona blok zinciri üzerinde (on-chain) gerçekleşti. Moody’s ve Fitch bu işlemi de Aaa ve AAA notları ile derecelendirdi. Bu ikinci pilot projede, sermaye piyasası araçlarının ihracının ve mutabakatının bankalar arasında tamamen blok zinciri üzerinde yapılması test edilmiş oldu. 

Son olarak, 2021 yılı Eylül ayında Forge, DAI isimli stablecoin’in ihraççısı olan ve belirli türde kripto varlıkların teminat olarak kabulü karşılığında DAI cinsinden kredi veren tanınmış DeFi platformu MakerDAO ile OFH token’larının da teminat olarak kabul edilmesi konusunda anlaşma sağladı. Bu sayede Forge, OFH token’larını teminat olarak MakerDAO’ya vererek karşılığında DAI aldı ve sonrasında DAI – Amerikan Doları – DAI dönüşümlerini yaparak MakerDAO’ya DAI cinsinden geri ödemesini yapıp OFH Token’larını geri alma işlemini tamamladı. 

Bu pilot proje sayesinde, tokenize edilen sermaye piyasası araçları üzerinden yeni finansman yolları yaratmak için DeFi çözümlerinden nasıl yararlanabileceği ilk kez denenmiş oldu.

Avrupa Yatırım Bankası

2021 yılı Nisan ayında, Avrupa Yatırım Bankası (European Investment Bank, “EIB”) tarafından Ethereum üzerinde bono ihracı yapıldı. Bu ihraç, bankalar tarafından blok zinciri üzerinde yatırımcılar için yapılan ilk bono ihracı oldu. EIB, bono ihracını Société Générale, Banco Santander ve Goldman Sachs aracılığı ile gerçekleştirdi. 

İhraç kapsamında, Société Générale’nin yukarıda bahsettiğimiz kırk milyon Avro tutarındaki ihraç işleminde olduğu gibi, Fransa Merkez Bankası yine test amaçlı CBDC üretti. Bono yatırımcıları ilk olarak sahip oldukları Avro tutarı karşılığında bu üretilen sınırlı CBDC’leri Fransa Merkez Bankası’ndan alıp, bono ödemelerini EIB’nin elektronik cüzdanına CBDC cinsinden yaptılar ve karşılığında kendi elektronik cüzdanlarına satın almış oldukları bonolar gönderildi. EIB de bu şekilde edinmiş olduğu CBDC’leri Fransa Merkez Bankası’na göndererek karşılığında Avro aldı. 

Bu uygulama, bono veya başka sermaye piyasası araçlarının ihracı konusunda önemli bir kilometre taşı olarak kayda geçti. 

JP Morgan

JP Morgan da Société Générale gibi blok zincirleri ve TradFi ile DeFi’ın kesişim alanları konusunda aktif olarak yatırım yapan büyük finans kurumlarından.

Singapur Merkez Bankası (“MAS”), varlık tokenizasyonunun ekonomik potansiyelini ve katma değerli kullanım durumlarını finans sektörüyle ortaklaşa incelemeyi amaçladığı girişimi olan Project Guardian’ı 2022 yılı Mayıs ayında duyurdu.

MAS, Project Guardian kapsamında dört ana alanda pilot uygulamalar yapmayı planlıyordu:

  1. Dijital varlıkların platformlar ve likidite havuzları arasında alınıp satılmasını sağlayan açık ve birlikte çalışabilir ağlar oluşturmak için izinsiz (public) blok zincirlerinin kullanımını keşfetmek
  2. Doğrulanabilir kimlik bilgilerini DeFi protokollerine katılmak isteyen kuruluşlara doğrulama işlemini yaparak ileten, yasal düzenlemelere tabi finansal kurumlar oluşturmak
  3. Sermaye piyasası araçlarının dijital varlık biçiminde temsilinin ve mevduat kabul eden finans kurumları tarafından izinsiz (public) blok zincirlerinde ihraç edilen tokenize edilmiş mevduatların kullanımının incelenmesi
  4. Piyasa manipülasyonuna ve operasyonel risklere karşı düzenleyici önlemlerin ve kontrol mekanizmalarının DeFi protokollerine dahil edilmesinin incelenmesi

2022 yılı Kasım ayında Project Guardian’ın ilk başarılı pilot uygulaması gerçekleşti. Bu pilot uygulamada DeFi’ın, finansal kuruluşlar için potansiyeli incelendi. 

Pilot uygulamaya JP Morgan’ın blok zinciri ve dijital varlıklar birimi olan JP Morgan Onyx, Singapur merkezli DBS Bank ve Singapur Borsası’nın dijital varlık platformu olan Marketnode, Japonya merkezli SBI Digital Assets Holdings ve Singapur merkezli yatırım şirketi Temasek dahil oldu. 

Pilot uygulama için bir izinsiz (public) likidite (borç verme) protokolü olan Aave’de izinli (permissioned) likidite havuzu oluşturuldu.

İki faz olarak planlanan pilot uygulamada ilk olarak, Singapur Doları ve Japon Yeni ile Singapur ve Japon devlet tahvilleri tokenize edildi. Sonrasında bu token’lar (tokenize halindeki varlıklar) kullanılarak, çapraz kur işlemleri ve devlet tahvillerinin alım-satım işlemleri gerçekleştirildi.  

Bu uygulama sayesinde ilk defa, bir resmi otoritenin (merkez bankası) izni ile resmi para birimi özel finans kuruluşu tarafından tokenize edildi ve bu token’lar ile devlet tahvillerinin alım satım işlemleri gerçekleştirildi. 

Swarm

Swarm, Berlin merkezli bir fintek şirketler grubu. Polygon ağı üzerinde çalışan izinli (permissioned) bir DeFi platformuna sahip. Ayrıca, Alman kanunları ve BaFin düzenlemeleri kapsamında, sermaye piyasası araçları için aracılık hizmetleri, kendi hesabına alım satım ve kripto emanet lisansları da bulunuyor.

Swarm kendi DeFi platformu üzerinde, diğer bir ifadeyle zincir-üstü (on-chain) olarak, dünyada ilk kez yasal olarak tanınmış bir şekilde varlığa dayalı (asset-backed) token’ların bireysel ve kurumsal yatırımcılara yönelik olarak halka arzını bu yılın Şubat ayında duyurdu. 

İlk olarak, Tesla ve Apple hisse senetleri ile BlackRock tarafından çıkarılan iki ABD Hazine Bonosu (0-1 yıl ve 1-3 yıl) borsa yatırım fonunu (Exchange Traded Fund) tokenize ettiler. 

Bu varlığa dayalı token’ların saklamasını Swarm yapmıyor. Yatırımcılar getiri kazanabilecek şekilde bu token’ları platformdaki likidite havuzlarına ekleyebilme veya kendi elektronik Web3 cüzdanlarında saklama imkanlarına sahip. Bu sayede, alım satım işlemlerindeki geleneksel maliyetler de azaltılıyor.

Bireysel ve kurumsal yatırımcılar geleneksel piyasalardaki çalışma saatlerine bağlı olmadan, 7/24 olarak bu ürünlerin alım satım işlemlerini yapabiliyorlar.

Swarm ileride farklı hisse senetlerinin ve TradFi varlıklarının da tokenize edilerek halka arz edileceğini duyurdu. 

  • Swarm’un bu şekilde operasyona geçebilmesini incelemek için öncelikle Alman yasal düzenlemeleri içinde kurulan yapıya bakmamız gerekli. Bu kapsamda, karşımıza ilk olarak Alman federal hükümetinin blok zinciri stratejileri kapsamında hazırlanan ve 2021 yılında yürürlüğe giren, Elektronik Sermaye Piyasası Araçları Kanunu (Electronic Securities Act) çıkıyor. Bu kanun sayesinde, ilk olarak elektronik sermaye piyasası araçlarının hukuki kategorizasyonu yapıldı ve bunlar devirleri açısından Alman Medeni Kanunu kapsamında taşınabilir (maddi) eşya (property – sachen) tanımına dahil edildi. Yine bu kanun ile blokzinciri-dağıtık defter teknolojisi kullanılarak, sermaye piyasası araçlarının ihraç edilebilmesi düzenlendi.

Elektronik Sermaye Piyasası Araçları Kanunu sadece kendi bünyesinde getirdiği yeni hükümler ile değil, aynı zamanda diğer temel nitelikteki Alman yasalarını da değiştirip uyumlaştırması açısından önemli. Bu kanun sayesinde, aşağıda belirttiğimiz kanunlarda da değişiklikler yapıldı ve bu sayede yasal düzenleme yapısı içerisinde uyum sağlandı: 

  • Bankacılık Kanunu
  • Yatırım Kanunu
  • Sermaye Piyasası Araçları İzahnameleri Kanunu
  • Tahvil-Bono Kanunu
  • Teminatlandırılmış Tahviller (Mortgage Tahvilleri) Kanunu
  • Borsa İdaresi Regülasyonu

Swarm’un kurduğu yapıya bakarsak: 

  • Varlığa dayalı token’lar (Stock Certificate Token) Swarm’un tamamen kendi iştiraki olan SwarmX GmbH tarafından ihraç ediliyor. 
  • Varlığa dayalı token’ların izahnameleri Lihtenştayn’da bulunan Finansal Piyasalar Kurumu’na kaydediliyor ve orada yapılan kayıt sayesinde Almanya’ya yetki devri (passporting) yapılıyor.
  • Token’lara dair ikincil işlemler BaFin regülasyonları kapsamında, Swarm’un DeFi platformu üzerinde yürütülüyor.
  • Token’lar, bizzat tokenları satın alan yatırımcılar tarafından saklanıyor.
  • İhraç edilen token’ların karşılığı olan varlıklar ATG Azimut Treuhandgesellschaft GmbH (“ATG Azimut”) tarafından saklanıyor. 
  • Token sahipleri diledikleri zaman ATG Azimut’dan token’larının karşılığı olan varlıkları talep etme hakkına sahipler.

Türkiye için öneriler

Türkiye’ye geçmeden önce, bu yazıda anlatılan uygulamalardan yola çıkarak global ölçekte öne çıkan unsurları saptayabilmemiz gerekir.  

  • Geleneksel finans, büyük oyuncuları ve merkez bankaları ile düzenleyici kurumlar gibi resmi otoriteleri ile blok zinciri dünyasına hızla adapte oluyor ve bu hız gittikçe artacak.
  • Birçok teknolojik gelişmede olduğu gibi, blok zincirlerinin adaptasyonunda da eski ve yeninin iç içe geçtiği melez uygulamaları daha fazla göreceğiz. 
  • Genel olarak Anglo-Amerikan (common law) hukuk sistemlerindeki ülkelerin inovasyon ve yeni teknolojilere adaptasyon açısından avantajlı olduğu kabul edilse de Kıta Avrupası (civil law) hukuk sistemlerinde de ihtiyaca uygun yasal düzenlemelerin hızla yapılabildiğini görüyoruz. Société Générale Fransa’daki, Swarm ise Almanya’daki yasal düzenlemeler sayesinde yukarıda bahsedilen uygulamaları yapabildiler. Bu örnekler daha çoğaltılabilir. İsviçre’nin de ana kanunlarında yaptığı basit nitelikteki düzenlemeler ile blok zinciri yatırımlarının önünü açtığını, hatta Zug kantonunun kripto vadisine dönüştüğünü ve bu şekilde bir profesyonel ağ kurulduğunu da izliyoruz.  

Sözün özü, tüm sermaye derinliği, kurumları ve paydaşları ile koca bir finans sektörü, blok zinciri bazlı uygulamalara geçmenin arifesinde. 

Şimdi, bu bilgileri alıp önce Türkiye’nin bugüne kadar ne yaptığına bakarsak…

Maalesef hiçbir şey. Hatta bir şey yapmadığı gibi, T.C. Merkez Bankası ödemeler ve ödeme hizmetleri açısından kripto varlıklara dair yasaklayıcı bir yönetmelik çıkardı. 

Umarım birçok farklı alanda gördüğümüz gibi, Türkiye sonradan başlasa bile hızla arayı kapatır ve özel girişimlerin önünü açacak yasal düzenlemeler bir an önce gelir. 

O zaman şimdiden not düşelim. Türkiye ne yapabilir ve ne yapmalı?

Ben Türkiye’nin kamu yapısının (Avrupa) ve özel sektörünün (Amerika) özellikleri gereği, Amerikan ve Avrupa tarzının karışımını barındırdığı görüşündeyim. Çoğu zaman kamu-özel sektör arasındaki uyumsuzluğun kökünde de bu tip farklı tarzdaki yönetim beklentilerini ve bakış açılarını görebiliriz. 

Böylesine melez özelliklere sahip bir kamu-özel sektör yapısı için bir alan düzenlenirken, ideal olarak iki enstrümanlı bir yapı düşünülebilir: 

  • Kısa vadede teoriden eyleme geçilmesini sağlayan, amaca ve ihtiyaca uygun, temel unsurları barındıran, belirlilik sağlayan ama çok detaylara inmeyen kök yasal düzenlemenin yapılması.

Bu nitelikteki yasal düzenlemeden kasıt, Almanya’daki Elektronik Sermaye Piyasası Araçları Kanunu’na benzer şekilde, belirli amaca ve alana yönelik, sınırlı ve aynı zamanda ilgili kanunların değişmesini ve uyumlaştırılmasını da sağlayan bir kanun.

Bu şekilde hem kamu tarafında temel kavramlar, tanımlar, yetkilendirme ve hukuki sorumluluk sistemi açısından belirlilik sağlanabilir (Avrupa sistemi) hem de bu tip bir kanunun hazırlanması (özellikle yabancı örnekleri de varken) hızla yapılabileceğinden, özel sektör için piyasada girişimlerin ve farklı fikirlere dair uygulamaların hızla önünü açılabilir (Amerikan sistemi). T.C. Merkez Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun bu tip bir düzenleme sayesinde özel sektör ile işbirliği içerisinde Dünya’daki örneklere benzer pilot uygulamalara başlamasını çok önemli görüyorum. 

Burada sorun, sadece teknik açından blok zincirinin uygulanması değil. O zaman zaten yasal düzenlemeye de ihtiyaç olmaz. Önemli olan, kamunun pilot uygulamaları sürse de özel sektörün de eş zamanlı olarak girişimleri ile piyasaya çıkabilmesi.

Piyasaya çıkan uygulamalar ve orada test edilmiş bilgiler olmadan sağlıklı, detaylı ve uzun vadeli yasal düzenlemeler Türkiye gibi dinamik bir yerde yeterli sonuç vermez. Elbise hep dar gelir. Bu yüzden Türkiye’de yasal düzenlemelerin sürekli değiştiğini görürüz. Bu sebeple, ilk başta daha çerçeve nitelikte ve özel girişimin önünü açmaya yeterli kök yasal düzenlemenin yapılması gerekli ve yeterli görülmeli. 

Bu şekilde yapılacak bir düzenleme 

  • İlk başta yapılacak kök yasal düzenleme ile paralel şekilde başlayacak, toplumun ve iş dünyasının tüm paydaşlarının görüşlerinin alınacağı, Dünya’daki benzer düzenlemelerin karşılaştırmalı olarak inceleneceği ve belki bunlardan daha da önemlisi, Türkiye’deki ilk-kök yasal düzenlemenin (beş yıl gibi) uzun süre sonuçlarının takip edileceği, daha detaylı bir ana omurga niteliğinde yasal düzenleme yapılabilir. Bu yasal düzenlemede amaç, devletin çok fazla detaya girerek her şeyi düzenlemesi değil, zaman içerisinde gözlemlenecek tüm teknolojik gelişmeler, sorunlar ve ihtiyaçları kapsayacak ve çok daha uzun süre kalıcı olabilecek bir düzenlemenin yapılmasıdır. 

Türkiye’deki sosyal ve siyasal koşulların bu ikili yaklaşımın hayata geçmesini zorlaştırdığını biliyorum. Ancak imkansız değil. Diğer yandan, amaç ideal olanı ortaya koyup, uygulamada mümkün olduğu kadar ona yaklaşabilmek olmalı. 

Her ihtimalde, iki adımdan birini seçmek zorunda kalsak, birinci adımda belirttiğim niteliklere uygun düzenlemeyi seçip, zamanla o düzenlemeyi güncelleştirerek ilerlemek tercih edilebilir. 

Türkiye’de “kanun çıkaralım ve detayları ikincil düzenlemelerle düzenleyici kurumlara bırakalım” anlayışı çoğu zaman dillendirilir. Bu anlayış belirli şartlarla verimli olur: 

  • Kanun ve ikincil düzenlemeler arasında denge sağlanmalı. Ana düzenleme kanun olmalı, ikincil düzenlemeler çok fazla olmamalı, mümkün olduğu kadar az sayıda tutulmalı.
  • Kanunun bizzat kendisi yukarıda birinci sırada belirttiğim niteliklerde, az-öz olmalı. 
  • İkincil düzenlemeler konusunda eli sıkı hareket edilmeli. Örneğin, bir lisans başvurusu için gereken bilgi ve belgeler, başvuru usulü vb. ikincil düzenlemeler ile yapılabilir. Buna benzer konular dışında detaylar barındıran ve kanunu tekrara düşen ikincil düzenlemeler yapılmamalı. İkincil düzenleme çıkarma konusunda eli sıkı olunmazsa yine detaylı düzenlemelere dönülmüş olunur. 

Türkiye’de kamu ve özel tüm paydaşları ile birlikte hızla büyüyen ve olgunlaşan bir blok zinciri ve kripto sistemi görmek dileğiyle…

Yazıya dair araştırmalardaki desteği için meslektaşım ve ekip arkadaşım Av. Hasan Kaan Nazlı’ya teşekkür ederim. 

Yayınlandı:
Son Güncelleme:
En güncel gelişmelerden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız Uzmancoin Telegram kanalına katılın!
Daha Fazlasını Okuyun

Sohbete Katıl